Son yıllarda, dünya genelinde artan jeopolitik gerilimler, birçok ülkenin savunma politikalarını yeniden gözden geçirmesine neden oldu. Almanya, özellikle Doğu Avrupa’da yaşanan çatışmalar ve büyük güçlerin stratejik hamleleriyle birlikte, savunma alanında atılması gereken adımları tartışmaya açmış durumda. Ancak Almanya'nın bu konuda ne kadar hazır olduğu, birçok analistin gündeminde önemli bir yer tutuyor. Ülke, geçmişteki pasif savunma politikalarını değiştirme eğiliminde olsa da, gerçek bir mücadelenin ortasında kalıp kalmayacağı merak konusu.
Geçmişte askeri harcamalarını ciddi şekilde kısıtlayan Almanya, özellikle NATO taahhütlerine bağlı kalabilme amacıyla son yıllarda savunma bütçesini artırmaya başladı. 2022'de Ukrayna’daki savaşın başlaması, Almanya'nın bu konuda daha somut adımlar atması gerektiğini ortaya koydu. Başbakan Olaf Scholz, savaşın başlangıcında yaptığı açıklamalarda, ülkede savunma harcamalarının gayri safi yurtiçi hasılanın (GSYİH) yüzde 2’sine çıkarılacağını belirtmişti. Bu, aslında sadece NATO taahhütlerini yerine getirmekle kalmayıp aynı zamanda ülkenin savunma kapasitesini de artırma çabalarının bir göstergesi. Ancak, birçok uzman, bu agresif harcama planlarının fiiliyata geçirilmesinin zorluklarını vurguluyor.
German Tactical Forces'ın (GTU) ve Bundeswehr’in mevcut durumu, birçok eleştirmenin hedefinde. Son yıllarda yaşanan askeri teçhizat sorunları, filo eksiklikleri ve personel yetersizlikleri, Almanya’nın savaş hazırlığı konusunda ciddi endişelere yol açıyor. Özellikle modern savaşın gerektirdiği askeri kaynaklar ve eğitimli personel eksikliği, ülkenin tam anlamıyla savaş dönemine geçişini zorlaştırıyor. 2023 itibarıyla, Almanya'nın Bundeswehr’de yaklaşık 170.000 aktif asker bulunuyor; ancak bu sayı, artan güvenlik tehditleri karşısında yetersiz kalıyor. Uzmanlar, savunma stratejilerindeki aksaklıkların ve donanım eksikliklerinin giderilmemesi halinde, Almanya'nın beklenmedik bir saldırıya karşı hazırlıksız kalabileceği konusunda uyarıyor.
Almanya'nın güvenlik politikası, sadece askeri imkânlarla sınırlı değil; aynı zamanda uluslararası işbirliklerine de büyük önem veriyor. Ülke, Avrupa Birliği (AB) bünyesinde güvenlik işbirliklerini güçlendirmeye yönelik adımlar atıyor ve ortak askeri operasyonlara katılımını artırıyor. Geçtiğimiz aylarda gerçekleştirilen askeri tatbikatlar, Almanya’nın diğer NATO üyesi ülkelerle birlikte hareket edebilme yeteneğini test etmek amacı taşıyordu. Ancak bu tatbikatların sıklaştırılmasına rağmen, pratikte beklenen askeri hazırlık seviyesine ulaşıldığı söylenemez.
Öte yandan, Almanya'nın uluslararası güvenlik politikalarında daha aktif bir rol üstlenme isteği, iç politikada da tartışmalara yol açıyor. Hükümetin savunma harcamalarındaki artışın, sosyal harcamaları nasıl etkileyeceği ve kamuoyunun askeri seferberlik konusundaki tutumları endişe yaratmaya devam ediyor. Özellikle genç neslin, askeri hizmete katılma konusundaki isteksizliği, Almanya'nın savaşa hazırlanma sürecini daha da karmaşık hale getiriyor.
Sonuç olarak, Almanya'nın savunma politikalarını gözden geçirmesi ve daha etkili bir askeri yapı oluşturması şart. Artan jeopolitik tehditler karşısında, ülkede sürdürülebilir bir savunma sistemi inşa etmek, zamanla daha da önemli hale gelmektedir. Ancak, geçmişteki askeri harcamaların kısıtlanması ve iç savunma tartışmaları, Almanya'nın potansiyel bir askeri çatışma durumuna ne denli hazırlıklı olduğu konusunda birçok soru işareti bırakıyor. Savaş rüzgarlarının sert estiği bir ortamda, Almanya'nın bu yeni tehdit ortamına nasıl yanıt vereceği ve gerçek anlamda savaşa hazır olup olmayacağı ise henüz netleşmedi. Bu bağlamda, Almanya'nın güvenlik politikalarının geleceği ve gerektiğinde savaş potansiyelini arttırma kararlılığı, sadece ulusal değil, uluslararası düzeyde de yakından takip edilmeye devam edilecek.